MÜTEAHHİRUN HERŞEYİ DEĞİŞTİRİP, TEK BİR KİŞİYİ TAKLİT ETMEYİ GEREKLİ KILMAKLA TEFRİKAYA-AYRILIĞA DÜŞTÜLER
Müslümanlar, Hulefa-i Raşidin ve Tabiîn gibi müslüman oldukları, İslâm’a bağlı ve sadık kaldıkları
müddetçe muzaffer olup ülkeler fethettiler ve dini yücelttiler. Ne zaman ki Allah’ın emirlerini değiştirdiler, Allah birçok ayetinde de buna işaret ettiği gibi, nimetlerini değiştirmekle, devletlerini almakla ve hilafeti kaldırmakla onları cezalandırdı. Cenâb-ı Hakk’ın şu âyetinde olduğu gibi:
“Bu, bir milletin kendilerini değiştirmedikçe. Allah onlara verdiği nimeti değiştirmez (kanunundan dolayı
böyledir) ve Allah işiten ve bilendir. (Kimin neye mustehak olduğunu bilir)” (Enfal 53)
Özel bir mezhebe intisap etmek,batıl görüşleri de olsa o mezhebe taassup göstermek, değişikliğe
uğrattıkları konulardır. Bu görüşler üçüncü asırdan sonra ortaya çıkmış bid’at işlerdir. Bunda hiç şüphe
yoktur. Bid’atle amel etme ve ondan bir sevap umulması sapıklıktır. Selef-i salihîn; Kitap, Sünnet ve ikisinin delalet ettiklerine, bir de ümmetin icmaına sarılıyorlardı. Allah onlara merhamet etsin, onlardan razı olsun, bizi de onlardan kılsın ve onlarla birlikte haşretsin. Fakat mezheplerin bidatleri yayılınca, o bid’atlerden, ayrılıklar ve birbirlerini sapıklıkla suçlamalar doğdu. Öyleki, dört mezhep müntesipleri Ehl-i Sünnet olduklarını söylemelerine rağmen, Şafiî imamın ardından Hanefî’nin uyması caiz olmadığına dair fetva verdiler. [1] Fakat amelleri onları yalanladı, sözlerindeki çelişkiler onların bu görüşlerini boşa çıkardı.
Mescid-i Haram’daki dört makam bu bid’atlerden doğdu.[2] Cemaatler çeşitlendi. Her mezhepli kendi mezhebindeki cemaati bekledi. Bu bid’atler sayesinde şeytan, müslümanları tefrikaya düşürmek, onları çeşitli gruplara bölmek gibi maksatlarından birini daha elde etmiş oldu. Bundan Allah’a sığınırız. Allah buyurdu ki: "Dinlerini darmadağınık edip, Fırka fırka, öbek öbek, mezhep mezhep, parti parti, grup grup, bölük bölük, cemaat cemaat, parça parça, hizip hizip, bölük pörçük olan kimselerden olmayın..! Her cemaat, fırka, mezhep, parti, grup, bölük, parça, hizip kendi elindekiyle benimsedigi din anlayışı ile sevinip mutlu olmakta ve böbürlenmekte ! Avunmakta ! Övünmekte ! Ferahlamakta ! Râzı Olmakta !" (Rum - 32)
Kaynaklar:
1) Bilakis durum; bazılarında bir Hanefi, Şafiî olan bir kızla imanda istisna meselesi yüzünden kafir
olduğu için evlenmesinin yasaklığına fetva vermeye kadar gitmiş. Şemseddin Muhammed el-Kahşâi’nin
Camiu’r-Rumuz (Muhtasaru’l-Vikaye)’ye yaptığı şerhte olduğu gibi. Müftiyyu’s-Sekaleyn olarak bilinen
diğer birisi ehli kitaba kıyasen bu evliliğin caiz olduğuna fetva vermiştir. Bu kıyasa göre ehli kitaptan
birisinin müslüman bir kızla evlenmesi caiz olmadığı gibi, bir Şafiî’nin de Hanefi bir kızla evlenmesi caiz
değildir. (Lakin bunun aksi olanı caiz görülmüştür, kıyasa binaen)
2)Reddü’l-Muhtar kitabında, İbni Abidin bu dört makamın (mihrabın) H. 500 senesinden sonra mansıb
sevgisi galebe çaldığı zamanlarda yapıldığını açıklar. Ve ihlâslı kimseler buna karşı çıkmıştır. Ama kötü
âlimler bunu sultanlara güzel göstermiştir.
Neue WELT
|