HİCRİ 7. YÜZYILDA TASAVVUF
MR. MEVLANA ALLAH DOSTU MU-ŞEYTAN DOSTU MU TANIYALIM!
MR. MEVLANA CELALEDDİN RUMİ´NİN MESNEVİSİNDEN 10.ÖRNEK:
Mevlana’nın Kuran karşıtı olan sözlerine iyi bak ey insan!
“Tanrı’dan vasıtasız verilmeyen ilim, gelini süsleyen kadının ona sürdüğü renk gibi diri kalmaz uçup gider. (Şark İslâm Klasikleri, Mesnevi Cilt 1 Mevlana M.E.G.S.B. Yayınları 1988 baskısı, sayfa 276 b.3449. )
MR. MEVLANA CELALEDDİN RUMİ´NİN MESNEVİSİNDEN 11.ÖRNEK:
Sofu baktı peygamber olamıyor, bu olmayınca yine İlâhlığından dem vuruyor. Hal böyle olunca da, Ledün ilmini öğrenmek için kelimelerden dolayısıyla kitaptan uzaklaşmayı şart görüyor, şöyle ki:“Kardeş, sözden el çek ki bizzat Tanrı, senden Ledün ilmini meydana çıkarsın.” (Mesnevi Cilt 1 Mevlana, sayfa 291 b.3642. )
MR. MEVLANA CELALEDDİN RUMİ´NİN MESNEVİSİNDEN 12.ÖRNEK:
Anlattığı bir hikâyede, güya Çinlilerle, Rumlar resim yapma yarışmasına girişmişler, arada perde çekişi olduğu halde Çinliler duvara resim yapmışlar, Rumlar ise karşı duvarı cilalamışlar, perde aradan çekilince Rumların duvarına Çinlilerin resmi aksetmiş ve böylece Rumlar kazanmışlar. Bu örnekle kayıtlı yazılı olanı red ediyor ve bununla vasıtasız bilgiyi övüyor, gerçi örnek çelişkili ve tutarsız fakat yine de iddiasını buna bağlamaya çalışıyor. Şöyle ki:“Oğul, Rum ressamları, sofilerdir. Onların; ezberlenecek dersleri, kitapları yoktur.” (Mesnevi Cilt 1 Mevlana, sayfa 278 b.3483.)
“Onlar, fıkhı ve nahvi, terk etmişlerdir ama mahvolmayı ve yokluğu ihtiyar etmişlerdir.” (Mesnevi Cilt 1 Mevlana, sayfa 279 b.3497.)
MR. MEVLANA CELALEDDİN RUMİ´NİN MESNEVİSİNDEN 13.ÖRNEK:
VAHDET-İ VUCUDÇULARDA HACC !
2210: Ümmetin şeyhi Bayezid Hac ve Umre için Mekke’ye doğru koşuyordu. İlk defa gittiği şehirlerde değerli kişileri soruşturup arardı. (…) 2215: (…) Bayezid, yolculukta zamanının Hızır’ı olan bir kimseyi bulmak için çok arardı. Boyca hilâl gibi bir şeyh gördü; Onda erlerin gücünü ve sözünü gördü. Gözü kör ama gönlü güneş gibiydi; rüyasında Hindistan’ı görmüş bir fil gibiydi. Gözü kapalı uyumuş kişi yüz neşe görür de, gözünü açınca görmezse şaşılacak şey! Rüyada nice şaşılacak şey aydınlanır; gönül uykuda pencere olur. Uyanık olan ve hoş rüya gören kişi, âriftir; ayak toprağını gözüne sür. Önünde oturdu. Durumunu sordu; onu yoksul ve aile sahibi buldu.
-Şeyh- “Ey Bayezid! Niyetin nereye! Gurbet dengini nereye götüreceksin?” dedi.
-Bayezid- “Erken vakitte Kâbe’ye niyetim var” dedi. -Şeyh- “Peki! Yol azığı olarak neyin var?” dedi.
-Bayezid- “İki yüz gümüş dirhemim var; işte elbisemin köşesine sıkıca bağlı” dedi.
-Şeyh- dedi: “Benim çevremde yedi defa tavaf et; bunu hac tavafından daha iyi say. Ey cömert! O dirhemleri önüme koy; bil ki hac yaptın muradın gerçekleşti. Umre yaptın, baki ömrü elde ettin; temizlendin, Safa’da koştun canının gördüğü Hakk’ın hakkı için; hak, beni kendi evine üstün tutmuştur. Kâbe onun lütuf evi ise de tabiatım (vücudum) onun sır evidir. O evi yaptığından beri, ona gitmedi. Bu eve ise o hay/diri Hak’tan başkası girmedi. Madem beni gördün, Hakk’ı gördün; sadakat Kâbe’sinin çevresini döndün. Bana hizmet, Allah’a itaat ve şükürdür; sanma ki hakk, benden ayrıdır.Gözünü iyice aç, bana bak; böylece insanda Hakk’ın nurunu göreceksin.” Bayezid, bu nükteleri anladı; altın halka gibi kulağına taktı. Ondan dolayı Bayezid’in derecesi arttı; Sonra ulaşan, son noktaya vardı.
(Mevlana Celâleddîn Rûmî, Mesnevî, Hazırlayan: Adnan Karaismailoğlu, Yeni Şafak Kültür Hizmeti, İstanbul, 2004, c: 1, s: 234-235.)
10. Örnekte yine daha öncekilerden de onlarca verdiğimiz örnek gibi, bu tasavvuf mahallesi yine uçmakta, Allah’tan haşa hiçbir vasıta olmadan ilimler almaktalar. İlk bölümü yani mesnevinin önsözünü hatırlamak gerek burada, orada Mr. Mevlana mesnevi Kur’an’dan da üstün asılların asıllarının asıllarıdır derken de, yine bu psikolojiyledir. Tasavvuf inatla "vahiy almaktayız" demekte, bizde inatla, son peygamberle gelen Kur’an ile, yeni bir kitap asla gelmeyeceğini-yeni bir peygamber, yeni bir şeriat asla gelmeyeceğini, "ey Mr. Mevlana ve aveneleri yalan söylemektesiniz" cümlelerini defalarca söyledik, söylemeye de devam edeceğiz inşâAllah...
_____________________
11.Örnek yine bu ümmetin beynini dumura uğratan en tipik "Kur’ana aman dokunma haa..."şeklinde bir örnektir. Niye dokunmamalı.. Ledüni ilimlere kalbi acilsin diye. Ledüni ilimler nedir diye düşünenlere bir cümleyle bir tarif verelim, apaçık olan, Allah´ın da onlarca ayette apaçıktır Kur’an´ dediği kitabin apaçık ayetlerini anlayıp öğrenmeyi terk edip, onun yerine Kur’an’dan alfabetik harfler çıkarmaya, harfcilik, büyücülük, sihircilik, ebcedcilik, falcılık, gibi kesin haram olan ilimlere yönelmektir. Bu ilimlere ledüni ilimler denir özet olarak. İşte meselenin Beyin travması geçirten bölümü budur dostlar! Bu alçak tasavvufun hurafelerinin bedelini bu ümmet hâlâ maalesef ödemekte... Anadolu’ya iyi bakarsanız göreceksiniz ki orada bir kavram vardir! Halk der ki "yazı yazmışlar-büyü yapmışlar" vs. oysa Allah da derki; benim iznim olmadan bir yaprak dahi düşmez!İşte böyle binlerce uyduruk inancı halkın bağrına tasavvuf ve avenesi ekmiştir. Ek olarak şunu söylemek gerek tamda burada. Bu gibi İslam’la hiçbir ilişkisi olmayan ve İslam’da yeri de olmayan batıl inançlarınızı çöpe atarak kendinize de imanınızda bir iyilik yapmadan geçmeyin bugün... Güvenenler sadece Allah’a güvensinler!
12.ve 13.Örneğe gelince:12.Örnekde yine zahir-batın meselesi olarak okuyabilirsiniz inatla batınilik peşinde koşan tasavvufun apaçık yani zahir olan meselelere tipik reddiyelerinden birisi.13.örnekde ise yine vahdeti vücutçuluk itikadına dair bir başka sapkınlığa örnek mahiyetindedir. Mr. Mevlana’nın öve öve bitiremediği "Bayezid’in derecesi arttı; sonra ulaşan, son noktaya vardı." dediği bu hac uygulaması ne Kur’an’da mevcut ne de sahih sünnetinde Allah resulünün! Tamamen İslam dışı uyduruk hacc ibadetini tasavvuf işte böyle şeyhlerinin çevresinde 7 defa dönerek eda etmekteler. Zaten mr. Mevlana’nın mesnevisine görk, şeyh Kâbe’den bile değerlidir, o yüzden şeyhini tavaf eden hacı olmuştur! İşte böyle saçmalamalar, tasavvufun ayin törenlerine(zikir diyorlar ama İslam’da böyle zikirlerde yoktur) bile girmiştir. Civcivler gibi şeyhin etrafında dönüp duran o beyinden özürlü kellelerin, beslenme çantalarındaki mesnevi öyle emretmiş. Çakma hacılar ordusu tasavvuf, burada aslen İslam’daki hac anlayışını da "tahrif etme girişimini" böyle gerçekleştirmektedir. Allah resulü hiç bir şekilde böyle uygulamalarda bulunmamıştır. Bu ahmaklar kervanı İslam dinini Allah resulünden de daha iyi biliriz biz. Dedikleri için, indirilen dine değil, uydurdukları dine iman etmeye inatla devam etmektedirler... Bir cümle üzerinde daha durmak istiyorum, yüzünüzde gülümseme eksik olmasın diye muvahhit ve mücahit Müslümanlar... Şeyh diyor ya 13.Örnekde. "Ey cömert! o dirhemleri önüme koy; bil ki hac yaptın” dirhemi veren hacı oldu!! Dirhemi alan ne oldu? Geçici dünya zevkleriyle, cariyeleriyle, şaraplarıyla hangi gecenin hangi aleminde?! Yeşilçam’ın İslam’ı aşağılayan film sahnelerini hemen hatırlamışsınızdır... İşte o malzemelerin kökleri, kaynakları tam da buralar dostlar! Bu dini böyle aleme rezil, rüsva etme girişiminde bulundu bu alçak tasavvuf ve aveneleri! Şüphesiz ki İslam arı, duru, pak, tertemiz, ilk günkü kadar taptaze, dinamik bir dindir! Eğer Ümmet-i Muhammed’e ihanet etmek istiyorsanız, tasavvufa girmeniz ihanet olarak ümmete yeter... Eğer ümmet-i Muhammed’e, Allah’ın dinine yardım etmek istiyorsanız, önce içimizdeki bu hasta kafaları çöpe atmamız, faide-i kaide olarak ümmete yeter Allahu alem...! Nefes varsa yeni bir başlangıç için hâlâ geç değildir!
Neue Welt
|