HİCRİ 6. YÜZYILDA TASAVVUF!
MR. ÇAKMA HAZRET "ŞEYTANÜL EKBER" MUHYİDDİNİ ARABİ!
MR. MUHYİDDİN´İN ŞEYTANÜL EKBER"LEŞMESİNE 22.ÖRNEK:
Mr. Muhyiddin diyor ki: “...Şeyhlerimizden birine, insanların yararlandığı sultan kızlarının birinden söz (haber) ettiler: O kızın bu şeyhe itikâdı vardı. Huzûruna gelsin diye ona (haber) iletti. Şeyh de (kalkıp) gitti. (Kadının) kocası olan melik, onun yanındaydı. Sultan saygı olarak ayağa kalktı. Sonra şeyh can çekişmekteki kadına baktı ve: - Ölmeden önce, yakalayın onu dedi. - Neyle? dediler. - Diyetiyle (dedi) : Ödeyin onu! Böylece kadının diyeti, tam olarak şeyhe getirildi ve (kadındaki) can çekişme ile (kocasındaki ve babasındaki) hüzün durdu. (Kadın) gözlerini açtı ve Şeyh’e selâm verdi. Şeyh de ona: - Sen hiç üzülme dedi: Ancak burada bir incelik var ki o da; Ölüm çözülünce sefil (yani eli boş) olarak geri mümkün değildir. Ona muhakkak bir (başka) eser (yani can) lâzımdır. Biz seni (gerçi) ölümün elinden aldık. Halbu ki o, kendi hakkını bizden (yine de) istiyor. Ancak, alınmış bir rûh ile geri döner. Seni, sen yaşadığın zaman ahâli senden faydalanmıştır. Sen yüksek değerlisin. Biz de senin fidyeni, bizim indimizde, bu ölüden daha yücesiyle (öderiz: Şöyle ki) bence bütün kız (evlât)lardan daha sevgili bir kızım var benim. (İşte) senin diyetin olarak ölümü ona vereceğim. Sonra şeyh Azrail’e dönerek dedi ki: - Rabbine geri götürmek üzere sana bir rûh lazımdır. (sana vereceğim), kızım(ın rûhu)dur. Ona (olan) sevgimi biliyorsun. Bu rûha bedel olarak onun rûhunu al. Sonra şeyh, kalkıp kızına gitti. Hiçbir râhatsızlığı olamayan kızına (şöyle) dedi: - Sevgili kızım bana rûhunu ver. Çünkü sen (insanlara) fayda (konusun)da Emir’ül-müminin’in kızı Zeyneb’in yerini tutamazsın. Kız dedi ki: - Babacığım senin hükmündeyim. Ruhumu sana (elbette) veririm. Şeyh de ölüme (yani Azrâil’e) : - Al onu dedi. Böylece (kızcağız) o anda vefât etti...>> (1)
İşte böyle… Bu alçaklar güya Azrail’le pazarlık yapıyorlar, ölmesini istemedikleri şahıslar oldu mu takas yapıyorlar Azrail’le. Birde Hüzün ve Trajedi ile adeta ruhlara bu hikâyeleri kazıyorlar! Bakın beyler; hanımlar, durmadan neden Neue Welt tasavvufu işliyorsun diyenler; Bu Allah Dostu denilen Zerdüştler bu ümmetin imanını işte böyle rivayetlerle, hikâyelerle çaldılar! Bir "haini" tespit edip öldürmek, 1000 kâfir öldürmekten efdaldir! Bu ümmete bu darbeleri "Ben Kâfirim diyenler değil Ben Müslümanım diyen kâfirler vurdu! İşte savaşımızın özünde "Bu Allah ile aldatılmaya, bu zulme, isyanımız vardır! Bunları gömmeden ölmek yok inşâAllah. Yaşarsak Şerefe, Ölürsek Ebede, diyordu yazar. Bu yol uzun…Allah bilmez biz biliriz diyen ve yukarıdaki gibi beyinsiz hikâyeleri yazanların Kur'anda ihlâl ettikleri, çiğnedikleri onlarca ayetlerden sadece birini sadece aktararak Reddiyemizi sunmuş olalım... Yegâne hayat ölçümüz Kur'anda Allah buyurdu ki: "Allah, süresi geldiği zaman hiç bir canı ertelemez! Allah, yaptıklarınızı haber alandır!" 63/11
Kaynaklar: 1-El - Futûhât El - Mekkiyye, Muhyiddin İbn’ül Arabi, çeviri. Prof Dr. Nihat Keklik, Kültür Bakanlığı Yayınları - 1990 sayfa 151-152.
Neue Welt
|