|
||||||||
A'dan Z'ye Tasavvuf Gerçeği 134.Bölüm | ||||||||
|
||||||||
UYDURULAN İSLAM Haberi | ||||||||
![]() |
||||||||
HİCRİ 7. YÜZYILDA TASAVVUF
MR. MEVLANA CELALEDDİN RUMİ´NİN SAPIKLIĞINA 105.ÖRNEK 532.(divan-i kebir. Mevlana.c. III, 1140) Biz günde beş vakitte, beş kere gayb âleminden gizlice ibadete çağrılmaktayız. Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'ilün • Bir kere daha seher rüzgârı gibi eserek geldin, bir kere daha güneş gibi nurlar saçarak geldin. • Şiddetli soğukların hüküm sürdüğü kıs mevsimine rağmen Temmuz güneşi gibi gül bahçelerine sevinç uğultuları, neşeler saçmaya geldin. • Binlerce üveyik kuşu; "Ku ku ku" (Nerede, nerede, nerede?) diye bizi aramada. Binlerce bülbül, binlerce dudu bize doğru uçmadalar. • Balıklar bizim haberimizi aldılar da denizi coşturdular, deniz mest oldu, kabına sığamaz oldu. Binlerce dalgalar kabardı, köpürdü, feryat ederek başlarını kıyılardaki kayalara çarpmaya başladı. • Bize can kulağı gönül kulağı veren, akıl fikir bağışlayan Allah'a yemin ederim ki, dünyada bir tek ayık, bir tek akıllı bırakmayacağız. • Mustafa (s.a.v.) hakkı için, o mübarek zatın dört üstün dostu hakkı için, haber veriyorum: Gizliden gizliye gayb âleminden biz günde beş vakitte beş ibadete çağrılmaktayız. MR. MEVLANA CELALEDDİN RUMİ´NİN SAPIKLIĞINA 106.ÖRNEK 557. Ben bedenden kurtuldum, ruh oldum. Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat (C. III, 1200) • Ey ruhanîlerin sakîsi! Ben bedenden kurtuldum ruh oldum. Kalk, kalk da halk kıyametin ihtişamını debdebesini görsün. • Dün gece sevgili beni çağırdı. Benim hakkımdaki hükmünü verdi. Korkudan bedenimde kan kalmadı. Sen bana acı da özümün gönül kanını doldur! * Ben öyle şaşılacak bir hale geldim ki, canın da, gönlün de düşmanı oldum. Onları içimden kovdum, artık ben bundan sonra cansız ve gönülsüz yaşayacağım. İçim padişaha av olmuş ama dışım ondan kaçmadadır. * Ben her nefeste Circis peygamber gibi huzurunda ölürüm. Senin önüne baş koymak benden, keskin kılıcı vurmak da sendendir. * Ben kumlardan daha susuzum. Testiyi, kabı bırak! Can sakîsi de bir işe yaramaz. O, talihsiz ciğerimle dünden beri savaştadır. • Ben gönlümün içkisini içtiğimden beri ciğerimden vazgeçtim. Beni kabre oydukları zaman, sen gönül kadehini çeyiz olarak benim yanıma koy! * Ey sevgili! Kadehi bırak, testi ile bana şarap sun! Çünkü benim küçücük kadehim ancak testidir. Ben kepçeyi ne yapayım? ______________________________- Şimdi: 105. Örnekte akletmeye savaş açan, dünyada bir tek ayık, bir tek Akıllı bırakmayacağına yemin eden Mr. Mevlana ve aveneleri yüzlerce "akledin, düşünün, tefekkür edin, aklı uyanık tutmak da akletmekde farzdır!" diyen ayeti ve yine; "akletmezler mi? Hiç düşünmezler mi’? Tefekkür edip anlamaya gayret etmezler mi?" ayetlerini tek tek buraya getirmeyeceğim. İman etmek orjinal İslam’da akletmekle mümkündür! Allah kullanalım diye kafa verdi, sallayalım diye değil. Burada üzerinde durulması gereken esas konu, Tasavvufun ve aşağılık öncülerinin aklı öldürmeye yeminli alt-psikolojik halleridir! Allah Aklı Dirilt! Derken. Allah'a savaş açarak, Allah’a din öğretme küstahlığına girişen her zihniyet gibi, bu zihniyette; "Ey Allah sen bilmezsin, biz daha iyi biliriz" küfrünün edasıyla baş başa kalmaktadır. Akli dengesini uyanık tutmayanlar, akletmek yerine akla sarhoşluğu telkin edenler; kafalarındaki dine iman etmeyi, Allah’ın dinine iman etmeye tercih etmiş zavallılardır. Hani Allah yine: 2.13- "Onlara: "İnsanların Müslümanların, inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler." Diyordu ya…
Neue Welt |
||||||||
|
||||||||
| ||||||||
Etiketler: A'dan, Z'ye, Tasavvuf, Gerçeği, 134.Bölüm, |
|